Bugün size dün gezdiğim güzel bir yeri anlatmak istiyorum: Atatürk Arboretumu. Arboretum da ne ola ki diye soracak olursanız,
bir çeşit ağaç parkı veya botanik bahçesi demek yanlış olmaz. İstanbul
Üniversitesi Orman Fakültesi’ne göre “böyle bahçeler bilimsel araştırma ve
gözlemler için kullanılmakla birlikte, çeşitli canlı ağaç türlerinin
koleksiyonunu barındıran birer müzedir.”
Ziyaret
zamanları bir tuhaf, sıradan ziyaretçilere sadece haftaiçi açık. Web sayfasının
SSS bölümünde neden haftasonu kapalı oldukları sorusuna cevaben haftasonu
insanların gelip burada piknik yapmak istedikleri yazılmış! Haftasonları sadece
yıllık üyelik ücretini ödeyen serbest giriş kartlı ziyaretçiler girebiliyormuş.
Bu arada haftaiçi giriş ücreti neredeyse bedava: 2 Lira, hatta öğrenciyseniz 1
Lira.
Girişte
edinebileceğiniz krokili bir broşür mevcut. Alanı numaralı bölümlere ayırmışlar
ve her bölümde ne tür ağaçların bulunduğu broşürde yazılı. Ama tabii “pseudotsuga
douglasi” veya “sequoia sempervirens” gibi isimler size de bana olduğu gibi pek
bir şey ifade etmiyorsa, broşürle oyalanmayı bırakıp başlıyorsunuz dolaşmaya.
Her ağacın altında bir etiket var, Latince ve varsa Türkçe adı, senesi,
dünyanın neresinden geldiği falan yazıyor etikette.
Haftaiçi gündüz vakti kimsecikler olmaz sanıyordum, ama yine de epey insan vardı, muhtemelen facebook için sürekli birbirine poz veren bir kadın grubu, birkaç genç çift, bebek arabasıyla gezen birkaç kişi ve bir de çevredeki özel okullardan birinden gelen ve sürekli çığlık atarak oradan oraya koşuşturan ilkokul çocukları ve onların anneleri…
Ağaçlarda
sincapları aradım, özellikle meşe palamudunu pek severlermiş diye öğrendiğimden
meşelerin civarında bakındım, ama göremedim. Yorulduğum için parkın uzak
yerlerine kadar gidemedim, ama krokiye göre oralarda da karacalar varmış.
Neticede
doğal güzelliğiyle, temizliği ve bakımlılığıyla, sakinliğiyle Atatürk
Arboretumu gidilip görülesi bir yer, tavsiye ediyorum…

