Tatil için dünyanın en sessiz, sakin ve huzurlu yerini arıyorduk. Geçen Eylül’de gittiğimiz Gümüşlük gibi bir yer olmalıydı, küçük bir koy ve hoş bir ortam. Bozburun’a baktık, Adrasan’a baktık, sonunda Çıralı’da karar kıldık. Sadece beş günümüz vardı; Temmuz sıcağında bir Cuma akşamı yola çıktık.
Ulusoy’la yaptığımız gece yolculuğumuz tatilin tek kötü bölümünü oluşturdu. Yanımıza aldığımız hırkalarımıza rağmen klimadan dolayı çok üşüdük, yastık ve battaniye isteklerimiz de sonuçsuz kaldı. Biletleri alırken defalarca sorup teyit almamıza rağmen otobüsün Çıralı yönüne gitmediğini öğrendik ve Antalya’da inip Kemer’e, oradan da Kumluca minibüslerine binmek zorunda kaldık. Otobüs ekibi öyle kabaydı ki, durumu anlattığımızda “şikayet edersiniz o zaman” dediler sadece! Ulusoy’un merkezine şikayet edeceğiz tabii ki ve bir daha da bu firmayla seyahat etmeyeceğiz!
Neyse ki tatilin geri kalanında hiçbir sorun yaşamadık, hatta her şey inanılmaz yolunda gitti… Booking.com’dan yüksek puan almış İkiz Pansiyon’da bir gece kaldık. Kesinlikle çok memnun kaldık, herkese tavsiye ediyorum. İki kişi olmamıza rağmen bize dört kişilik bir bungalov verdiler ve çok rahat ettik. Bungalovları belli ki yeni yaptırmışlar, çok temiz ve özenle tasarlanmıştı. En önemlisi de işletmeci ailenin misafirperverliğiydi. Gerçekten çok iyi insanlardı ve kendimizi çok rahat hissettik. Bahçedeki erik ağacından anneleri marmelat yapmıştı ve sabah kahvaltısında bolca verdikleri kreplerin yanında mükemmel oldu! :)
Pastanenin şık bahçe dekorundan bir parça |
Dağın eteğindeki berrak denizden çıkmak istemiyorsunuz... |
Çıralı’nın denizineyse doyamadık diyebilirim. Dağın eteğinde yüzüyorsunuz resmen. Ve o kadar berrak ve temiz ki, sudan çıkmak hiç istemedik. Biz Caretta Caretta’lara hiç rastlayamadık, fakat bu kaplumbağaların sahile yumurta bıraktığı yerlerden birisiymiş Çıralı. İki yerde yumurtaların bulunduğuna dair uyarı gördük, birileri korumaya çalışıyor, ne güzel…
İlk geceden sonra üç gecelik rezervasyonumuz olan Hotel Villa Monte’ye geçtik. Burayı arkadaşlar tavsiye etmişti ve çok memnun kaldıklarına dair epey ısrarcı olmuşlardı, biz de güvendik… Burada da her şey çok güzeldi, odamız, bahçe, yemekler, insanlar, hepsi mükemmeldi. Tek sıkıntı bahçedeki sivrisinekler, onlara karşı da gidip marketten ilaç aldık mecburen.
Otelden denize 5-10 dakikalık yürüyüşte içinden geçilen turunç bahçesi |
Otelde birçok Alman misafir de vardı, kimisi yaşlı, kimisi küçük çocuklu aileler. Hepsi de çok kibar ve saygılı insanlardı. Plajda da, tekne turunda da birçok Alman aileyle yan yanaydık ve gözlemlediğimiz kadarıyla kesinlikle çocuklarını bizden çok farklı yetiştiriyorlar. Her nasıl oluyorsa çocukların hiç sesi çıkmıyor, hiçbir şekilde rahatsızlık vermiyorlar ve anne babaları onlara sürekli kitap okuyor.
Tekne turundaki duraklardan birisi |
En son olarak da dönmeden önce son gün yaptığımız tekne turundan bahsetmeden olmaz. 10.30’dan 17.30’a dek süren tekne turunda birbirinden güzel 4 koya gittik ve her birinde yaklaşık birer saat yüzme molası verdik. Çocuklar suya atlamak için birbiriyle yarıştı resmen. Bu sefer de yüzmeyeyim, canım istemiyor, yoruldum, yedek bikinim daha kurumadı falan gibi bahaneleri kesinlikle saf dışı bırakan bir çekiciliği vardı tüm koyların, saatlerce yüzdük nihayetinde.
Tatilde eğlence, dans, müzik ya da sosyal-kültürel ortam peşindeyseniz Çıralı uygun bir yer olmayabilir. Gidip görmedik, ama çok yakındaki Olimpos bunun için daha elverişli olsa gerek. Ama eğer huzur ve sükunet arıyorsanız, Çıralı çok uygun bir yer olabilir. Ama uyarmadı demeyin, ortalıktaki yegane gençler bizdik, etrafta bolca çocuklu aile ve yaşlı var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder