29 Eylül 2012 Cumartesi

Atatürk Arboretumu


Bugün size dün gezdiğim güzel bir yeri anlatmak istiyorum: Atatürk Arboretumu. Arboretum da ne ola ki diye soracak olursanız, bir çeşit ağaç parkı veya botanik bahçesi demek yanlış olmaz. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne göre “böyle bahçeler bilimsel araştırma ve gözlemler için kullanılmakla birlikte, çeşitli canlı ağaç türlerinin koleksiyonunu barındıran birer müzedir.”

Yeri Bahçeköy’de ve ulaşımı pek zor değil. Hacıosman metro çıkışından 10-15 dakikada bir kalkan Bahçeköy otobüslerine binip Kemerburgaz Yolu durağında iniyorsunuz. Yemyeşil ve boş yollardan hızla geçiyor otobüs, kısa sürede ulaşıyorsunuz yani. Tek sorun, otobüsten indikten sonra 5-10 dakikalık bir mesafeyi kaldırımı olmayan ve kamyonların sıkça geçtiği bir yolun kenarından dikkatlice yürümek zorunda kalmanız.

Ziyaret zamanları bir tuhaf, sıradan ziyaretçilere sadece haftaiçi açık. Web sayfasının SSS bölümünde neden haftasonu kapalı oldukları sorusuna cevaben haftasonu insanların gelip burada piknik yapmak istedikleri yazılmış! Haftasonları sadece yıllık üyelik ücretini ödeyen serbest giriş kartlı ziyaretçiler girebiliyormuş. Bu arada haftaiçi giriş ücreti neredeyse bedava: 2 Lira, hatta öğrenciyseniz 1 Lira.

Girişte edinebileceğiniz krokili bir broşür mevcut. Alanı numaralı bölümlere ayırmışlar ve her bölümde ne tür ağaçların bulunduğu broşürde yazılı. Ama tabii “pseudotsuga douglasi” veya “sequoia sempervirens” gibi isimler size de bana olduğu gibi pek bir şey ifade etmiyorsa, broşürle oyalanmayı bırakıp başlıyorsunuz dolaşmaya. Her ağacın altında bir etiket var, Latince ve varsa Türkçe adı, senesi, dünyanın neresinden geldiği falan yazıyor etikette.

Girişte sağda ve solda çok güzel küçük göletler bulunuyor, içlerinde de bolca nilüfer ve ördek. Göletlerin kenarında hayli romantik tahta banklar var, saatlerce oturup kitap okuyabilir, kafa dinleyebilir insan. Parkın çeşitli yerlerinde şık çeşmeler var, akan suyun içilebilir olduğu yazıyor yanında. Ben içmeyi denemedim, neme lazım… Ayrıca etrafta büfe veya cafe gibi bir yer olmadığı için, uzun süre kalacaksanız çantanızda atıştıracak küçük bir şeyler olmasında fayda var.

Haftaiçi gündüz vakti kimsecikler olmaz sanıyordum, ama yine de epey insan vardı, muhtemelen facebook için sürekli birbirine poz veren bir kadın grubu, birkaç genç çift, bebek arabasıyla gezen birkaç kişi ve bir de çevredeki özel okullardan birinden gelen ve sürekli çığlık atarak oradan oraya koşuşturan ilkokul çocukları ve onların anneleri… 



Ağaçlarda sincapları aradım, özellikle meşe palamudunu pek severlermiş diye öğrendiğimden meşelerin civarında bakındım, ama göremedim. Yorulduğum için parkın uzak yerlerine kadar gidemedim, ama krokiye göre oralarda da karacalar varmış.

Neticede doğal güzelliğiyle, temizliği ve bakımlılığıyla, sakinliğiyle Atatürk Arboretumu gidilip görülesi bir yer, tavsiye ediyorum…

2 yorum:

  1. Ayşegül, benim evim buraya 10 dk. yürüme mesafesinde, ama benim buradan hiç haberim yoktu valla! :) Hayret... Epey de güzel bir yere benziyor anlattığın kadarıyla ve resimlerden görebildiğim kadarıyla. Döndüğümde gitmem lazım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen çok güzel bir yerde oturuyormuşsun o zaman Feyzullah, her yer yemyeşil, insan şehre gelmek istemez! :) Sanırım Ekim'de yapraklar sarıya, kırmızıya döndüğünde daha da güzel oluyormuş. Bir ara kesin ziyaret etmelisin...

      Sil